İslam Akidesi
  ŞİA'NIN SÜNNETİ İNKAR ETMELERİ VE DELİLLERİ
 

ŞİA'NIN SÜNNETİ İNKAR ETMELERİ VE DELİLLERİ

Onların Nebi (s.a.v)’nin sabit ve sahih sünnetini inkar ettiklerini açıklamaya hiç ihtiyaç
duymuyorum. Çünkü onların tüm görüsleri, kitapları ve nasları bunu ortaya koyuyor.
Mezhepleri inkara ve yıkıma dayalı. Yalanı dogrulamaya, dogruyu yalanlamaya dayalı.
Bilakis onların inkarcı sairlerinin yazdıgı siirler, Buhari ve Müslim’deki Nebi
(s.a.v)’nin Sahih Sünnetinden daha hayırlı!

Seyhul İslam İbn-i Teymiyye diyor ki: “ve Sia bununla birlikte Nebi (s.a.v)’nin Buhari
ve Müslim gibi kitaplarda ilim ehli tarafından ittifak edilmis mütevatir derecedeki hadislerini
inkar etmektedir. Onlar Sia’nın sairlerinin siirlerinin, Buhari’nin ve Müslim’in
içindekilerinden daha hayırlı olduklarını söylemektedir. Bizler onların kitaplarında, ehlikitabın
Tevrat ve İncil’in tahriflerinden daha çok tahrif olduguna sahid olduk.”128
Yine İbni Teymiyye diyor ki: “Ve bundan ötürü Sia ümmetin en yalancı fırkasıdır ve
kıble ehlinde, onlardan fazla yalanı tasdik ve dogruyu yalanlayan fırka bulunmaz.”129
Bu serli taife sünnette asırıya giderek, esekten bile hadis rivayet etmistir!
Kuleyni’nin el-Kafi’sinde geçen sahih (!) hadiste: “ Ali bin Ebi Talib (a.s)’den: dedi ki:
“Rivayet ediliyor ki: Muhakkak ki mü’minlerin emiri (Ali bin ebi Talib) dedi ki: İste su esek,
Nebi (s.a.v) ile konustu ve O’na dedi ki: Anam babam sana feda olsun! Muhakkak ki babam
bana dedesinden konustu, o da onun dedesinden rivayet etti. Muhakkak ki dedesi Nuh (a.s) ile
birlikte bir gemideydi ve Nuh (a.s) ona dogru yürüdü ve onun (esegin) arkasını oksayarak dedi
ki: “bu esegin soyundan bir esek çıkacak ve ona Nebilerin efendesi ve sonuncusu binecek. – ve
esek de- : Beni O esekten kılan Allaha hamd olsun dedi.”130
Annesini ve babasını Nebi (s.a.v)’e feda edecek baska kimseyi bulamadılar! Bu da
apaçık bir sekilde Nebi (s.a.v) ile alayı etme ve O’nu, basite almaktır. O ki, kendisine en
degerlinin ve en güzelin feda edilmesi gerekir.
Sia devrim lideri Humeyni vasiyetinde diyor ki: “Bizler “nehcu’l belaga” ismiyle
isimlendirilmis, maddi ve manevi hayat için Kur’an’dan sonra en büyük düstur olan bu kitabın
masum imamımız tarafından gelmesiyle iftihar ederiz”
Hüseyin el-Alemi’r Rafidi Ali (r.a)’nın yazdıgını iddia ettikleri, nehcu’l belaga’nın
önsözünde diyor ki: “Ali (a.s)’nin sözü Allah’ın kelamı olmaksınız yaratılanın sözünden
üsttedir.”
Ve sorumuz: Nebi (s.a.v)’nin sözünü ve sünnetini nereye götürdüler?
Eger Ali (r.a)’nin sözü yaratılanınların sözlerinden üstünse, hayat için en büyük
düstursa, yaratılmısların efendisinin (s.a.v) sözünün makamı neresi olur?

O’ndan gelen sabit sünnetin yeri neresi olur? Dersek; cevapları, tüm utanç vericiligi ve açıklıgı ile ancak: “O’nun

sözü Ali (a.s) ’ninkisi ve nehcu’l belaga olmaksızın üstündür” demeleri olur. Vallahi eger Ali
(r.a) onların bu sözlerini isitmis olsaydı, onların boyunlarını ayırırdı!
Allah azze ve celle buyurdu ki: “Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinin
üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bagırdıgınız gibi, Peygamber'e yüksek sesle bagırmayın;
yoksa siz farkına varmadan amelleriniz bosa gidiverir.”131
Eger sesi Nebi (s.a.v)’nin sesinden yükseltmek amelleri iptal edip kisiyi slam
milletinden çıkarıyorsa, bir sahsı Nebi (s.a.v)’nin sahsının, hükmünün yada sözünün üzerine
yükselten kisinin durumu nasıl olur?! Hiç süphesiz ki bunu yapan küfre, amellerinin iptal
olmasına ve İslam’dan çıkmaya daha da layık olur.
Sunu da belirtelim ki: En dogru kitapları sayılan “nehcu’l belaga” nın Ali bin Ebi Talib
(r.a)’den geldigi dogru degildir. Çünkü onu yazan ve derleyen ile Ali bin Ebi Talib arasında
üçyüzelli seneden fazla bir zaman vardır. O, Ali (r.a)’den duymadıgı halde, görmedigi halde ve
aynı çagda yasamadıgı halde nasıl oluyor da: “Ali böyle dedi” diyebiliyor? Ve aralarında
üçyüzelli seneden fazla fark var ve üstelik aralarında hiçbir sened yok!
Eger böyle bir sened sahih olsaydı, bizden hepimizin kendinden bir kitap yazıp
sahabeye ya da tabiinlere nisbet etmesi caiz olurdu.
Eger en güvenilir, en büyük ve en sahih diye isimlendirdikleri kitapları böyleyse, bunun
dısında ki kitaplarının ve metinlerinin hali nasıldır sizce? Hiç süphesiz ki: Metnen daha zayıf,
yalan ve saçma.

Eger denilirse ki: Sünneti inkâr ve reddedenin küfrünü ortaya koyan delil nerededir?

Bende derim ki: Süphesiz ki Allah Resullerini (kendi izniyle) kendilerine itaat
edilmeleri için göndermistir. Allah azze ve celle’nin de dedigi gibi:
1- “Biz her peygamberi -Allah'ın izniyle- ancak kendisine itaat edilmesi için
gönderdik.”132
Resullerin gönderilmesinde ki gaye; Emrettigi ve sakındırdıgı seylere itaat edilmesidir.
Kim Resulun emrettigi ya da sakındırdıgı bir seyi reddederse ya da nefsi için onun sünnetinden
yada hükmünden yüz çevirirse, süphesiz ki kafir olur.
Allah azze ve celle’nin de dedigi gibi: “İçinizden, birini siper edinerek sıvısıp gidenleri
muhakkak ki Allah bilmektedir. Bu sebeple, O’nun emrine aykırı davrananlar, baslarına bir
belâ gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar”133
2- “Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlasmazlık hususunda seni hakem
kılıp sonra da verdigin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla
kabullenmedikçe iman etmis olmazlar”134
Görüldügü gibi, İman “Tahkim’e” yani Nebi (s.a.v)’nin her konuda hakem kılınmasına
baglıdır. Nebi (s.a.v)’nin tahkimi vefatından sonra ancak O’nun sünnetine baglanmakla
gerçeklesir.

3- Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ülülemre
(idarecilere) de itaat edin. Eger bir hususta anlasmazlıga düserseniz Allah'a ve ahirete
gerçekten inanıyorsanız onu Allah'a ve Resûl'e götürün (onların talimatına göre halledin);
bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir”135
4- “(Resulüm!) De ki: Eger Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin
ve günahlarınızı bagıslasın. Allah son derece bagıslayıcı ve esirgeyicidir.”136
Nebi s.a.v in vefatından sonra O’nu uymak ancak O’nun bıraktıgı sünnete tabi olmakla
olur. Kim ister kendince yanlıs oldugunu düsünerek ister baska bir sebepten ötürü O’nun
sünnetine uymazsa O’nun kalbinde Allah’a karsı bir sevginin olmadıgı ortaya çıkar. Süphesiz
ki muhabbet sünnete tabi olmakta ki dogruluk derecesine baglıdır. Kim Allah’ı sevdigini iddia
edip de O’nun elçisinin sünnetine uymuyorsa ve eseklerden sahih (!) hadisler rivayet ediyorsa
süphesiz ki yalan ve iftira atmıs olur!

128 Fetvalar: 481/ 28
129 Fetvalar: 479 / 28
130 el-Kafi: 237 / 1
131 Hucurat Suresi / 2. ayet
132 Nisa Suresi / 64. ayet
133 Nur Suresi / 63. ayet
134 Nisa Suresi / 65. ayet
135 Nisa Suresi / 59. ayet
136 A’li mran Suresi / 31. ayet

 
  Toplam 189515 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
islamakidesi.tr.gg
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol