1982 tarihi Suriye’deki Müslümanlar için çok önemli bir yer teşkil eder. Müslümanlar ırz ve namuslarını hedef alan, dini inançlarını hiçe sayan Hafız Esad rejimine karşı soylu bir mücadele vermeyi kararlaştırdılar. Ancak son 15 yılın tecrübelerine rağmen, kimse Esad’ın adamlarının gaddarlığının boyutlarını hesaplayamamıştı. Hama kentinden yükselen meşale bir ay sonra kuşatma sonunda söndürüldüğünde tarafsız gözlemcilerin tahminleriyle 50.000 Müslüman’ın şehit olduğu bildirilmektedir.
Rejimin ajanlarının şehri kuşatması sürerken dışarı hiçbir bilgi sızmaması için yabancı gazetecilerin Şam’ı terk etmeleri engellenmiş, rejimin resmi gazeteleri de tek bir satır bile olaydan bahsetmemiştir. 2 şubat 1982 günü başlayan katliamdan dünyanın haberi çok sonra olmuştur. Zalim Esad’ın, kardeşi Rıfat Esad’ın emrine verdiği 12.000 bin kişilik ordu 2 şubat 1982 günü Hama’yı kuşattı. 1980’den beri üçüncü kuşatmaydı. Fakat bu sefer emir kesindi. Havadan helikopterler ve Mig uçaklarıyla; karadan tanklarla top ve roket atışlarıyla binalar yıkılıyor, Müslümanlar şehit ediliyordu. Gözünü kan bürüyen Esad tankların giremediği sokaklara uzun menzilli toplarla ateş yağdırıyordu.
Katliam sonucunda sağ kalanlara yapılan zulümler insanlığı yakışmayacak boyutlarda idi. Yaralı Müslümanlar hendeklere doldurulup, canlı olarak toprağa gömüldü.
Esad’ın askerleri sağ kalan kadın ve kızları kirletiyor hatta.. hatta lider vasıflı Müslümanların cesetlerine tecavüz ediyordu.
Bütün bunlar olup, Müslümanların kanları oluktan boşanırcasına akarken ve cesetlerine tecavüz edilirken; diğer bazı ülkelerdeki Müslümanların gündemini “ Namazdaki iki ayak arasının kaç parmak olması gerektiği , Ellerin göbekten kaç santim yukarda bağlanması gerektiği” gibi önemli konular oluşturuyordu.
Hama binlerce şehidiyle birlikte kelimenin tam anlamıyla harabeye çevrilmişti.Ve bu olay dünya tarihinin kara sayfalarına kanla yazıldı.
Küfrün tek millet olduğu, ne kadar gözü dönmüş olduğu ve ne kadar cani olabileceği bu olayla bir kez daha görüldü.