İslam Akidesi
  OKUL MESELESİ
 

selamun aleykum ve rahmetullahi

Sevgili kardeşlerim! Benim size sorum okul meselesi hakkında olacaktır. bugün tc de bu küfür ve şirk yuvalarına çocuklarını gönderen bir müslümanın işlediği ffiil hangi boyuttadır. Küfürmüdür yoksa sadece günah mıdır? bu konu hakkında ayrıntılı bir açıklama yaparsanız iyi olur Allah için. çünkü bu konu şu an bir cok ihtilafa sebep olan bir konudur. Allah yardımcınız olsun

Selam’un Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuhu

Sevgili Kardeşim! Günümüzde tekfire dair en çok tartışılan konulardan bir tanesi de, fesad medreselerine çocukları teslim etme konusudur. Acaba bu fesad medreselerinde her türlü şirk ve küfür amellerini işleyerek, şeytanın emelleri doğrultusunda yetişen bir çocuk işlediği fiillerden sorumlu mudur? Bu çocuğun velayetine sahip babasının çocuğunu fesad medreselerine teslim etmesinin hükmü nedir? Böyle bir baba yapmış olduğu fiili sebebiyle kafir olur mu? Fesad medreselerine çocukları teslim etmenin küfür olmadığını, böyle bir babanında kafir olmayacağını söyleyen bir kimse de bu küfürden nasibini alır mı?

Öncelikle belirtmekte fayda vardır ki, günümüzün fesad medrelerine fıtrat üzere doğmuş, zihni berrak, kalbi saf bir yavrucağı teslim etmek apaçık olarak Allahu Teala’nın “Ey İman Edenler! Nefsinizi ve ehlinizi ateşten koruyun…” (Tahrim/6) ayetine muhalif bir hareket sergilemektir. Bundan dolayı böyle bir fiil içerisinde olan kimse ihtilafsız büyük bir haramın içindedir. Ve ayete yönelik muhalefetini bir kere ya da iki kere değil yıllarca sürdürmektedir.

Bilinmelidir ki, İslam’da çocuk eğitimi en önemli hususlardan bir tanesidir. Zira sağlıklı, ihlas üzere hareket eden bir İslam toplumunun oluşması ancak İslam üzere bir eğitim ve öğretim metodu ile mümkündür. Çocuk terbiyesi ve eğitimi, hiçbir önem arzetmeyen boş işlerden değildir. Özellikle çocuğun gerektiği şekilde eğitilmesi anne ve babası üzerine vaciptir. Nitekim Allahu Tealâ şöyle buyurmaktadır:
“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır.” (66, Tahrim/6)

Bu ayetin tefsirinde İbn-i Kesir şunları nakletmektedir: Hz. Ali, “kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun…” ayeti ile onları eğitmek, terbiye etmek gerektiği belirtilmiştir, demektedir. İbn-i Abbas ise bu ayet hakkında şu tefsiri yapmıştır: “Onları Allah’a itaat için çalıştırın, Allah’a isyandan koruyun ve ailenize zikri öğretin ki, Allah onları cehennemden kurtarsın.” (İbn-i Kesir Tefsiri)

İbn-i Kayyim (rahimehullah) kıyamet gününde çocuğun, anne ve babasından önce sorguya çekilmesinden önce anne ve babanın, çocuğundan dolayı sorguya çekileceğini söylemektedir.
Şunu diyebiliriz ki, çocuğa gerekli bir eğitim vermek ve onu terbiye etmek cennettir. Bunu ihmal etmek ise ateş ve cehennemdir. Bundan dolayı çocuk eğitimi asla göz ardı edilecek işlerden değildir. Kişinin çocuklarına nebevi bir eğitim vermesi mutlak surette temel görevlerindendir.

Uygun bir metot üzerine terbiye ve eğitim, ailenin çocuğuna verebileceği en iyi hediye ve en büyük güzelliktir. Bu, dünya ve içinde bulunan her şeyden daha hayırlıdır. Bu ümmetin ıslahı ancak çocuklarımızı uygun bir metot üzerine eğitim ve terbiye ile mümkündür. Ancak böyle ciddi bir çalışma ile Resulullah’ın (s) yetiştirdiği sahabe topluluğuna benzer bir ümmet çıkabilir.

Muhakkak ki, çocuk eğitimi bütün anne ve babanın üzerine vacip bir görevdir. Baba çocuğundan sorumludur ve çocuğu babasının üzerine bir emanettir. Kıyamet gününde kendisine mutlak surette emanete nasıl muamele ettiği sorulacaktır.

Malum olduğu üzere bugün beşeri sistemlerin gölgesi altında eğitim ve öğretim vermeye çalışan kurumlar bütünüyle putperest bir eğitim ve öğretim anlayışına sahiptir. Çocukların daha küçücük yaşlarına rağmen putperstlik inancı adeta beyinleri kazılmaktadır. Bununla beraber çocuklar bu fesad medreselerinde her türlü itikadi, ameli ve kavli küfre bulaşmaktadırlar. Yine çocukların eğitimcileri konumunda olan öğretmenler aslen sahih bir itkada sahip olmamaları neticesinde çocukların eğitimi ile daha ilk başta mes’ul olma görevlerini yerine getirememektedirler.

Bilindiği üzere çocuklar eğitimcilerinden oldukça etkilenmektedirler. Selef alimleri çocuklarını teslim edecekleri eğitimcileri özenle seçerler, onların İslamî birikimlerine, ihlaslarına dikkat ederler ve hatta çocukları için bu nitelikte bir eğitimci bulamadıkları takdirde hicret ederlerdi. Bugün ise kendilerini İslamî hareketin mensupları ve davetçiler olarak niteleyen kimileri çocuklarını, kafir, mürted eğitimcilere hiç çekinmeden teslim edebilmektedirler. İşin daha da üzücü tarafı bu yaptıkları habis fiillere kendilerince mazeretler bulmalarıdır.

Sonuç olarak girişte de belirttiğimiz gibi günümüzün fesad medreselerine çocukların teslim edilmesi apaçık olarak Allah’ın delaleti kat’i emrine muhalefettir ve haramdır. Ve bu kişi böyle bir haramı yıllarca işlemektedir.

Konunun iman ve küfür boyutuna gelince; öncelikle genel olarak kabul edilen görüş çocuğun kafir olmayacağıdır. Zira Resulullah’tan sabit olduğu üzere çocuktan kalem kaldırılmıştır.

Çocuğun velisi durumunda olan babaya gelince, işte konunun en ihtilaflı tarafı burasıdır. Acaba babanın bu fiili küfre rıza kapsamında değerlendirilebilir mi? Bir kimse velayeti altındaki kimselerin küfre girmesine rıza göstermesi sebebiyle kafir olur mu?

İlim ehli arasında bu konu oldukça ihtilaflıdır. Ulemanın ekserisi kişinin bizzat kendisine yönelik küfre rızasını küfür kabul etmekle birlikte, bir başkasının küfrüne rıza göstermesinde ise ihtilaf etmişlerdir. Alimlerin ekserisi bunu küfür kabul ederlerken, bir kısmı ise bir başkasının küfrüne rıza göstermenin küfür olmayacağını söylemişlerdir. Özellikle Hanefi alimleri bir amirin, emri altındakilere küfürle emretmesini dahi küfür olmayacağını söylemişlerdir.

Bununla beraber, bir başkasının küfrüne rıza göstermenin tezahüründe sadece amel yeterli midir? Yoksa kavli bir beyan da şart mıdır? İşte asıl ihtilaf edilen husus bu noktadadır. Alimlerin bir kısmı, kişinin sadece amelinin küfre rıza gösterdiğine dair yeterli bir delil olduğunu söylerlerken alimlerin bir kısmı ise, rızanın kalbin ameli olduğunu, kalbin amelinin ise ancak kavli bir beyanla sabit olabileceğini, bu sebepten dolayı kişinin küfre rızasının amel ile değil söz ile sabit olacağını söylemişlerdir. Bu görüşte olan alimlere göre, çocuğunu fesad medreselerine teslim eden bir babanın bu ameli onun küfre rıza gösterdiğine delalet etmemektedir. Bilakis sözlü olarak çocuğunun bu fiillerinden razı olduğunu beyan etmesi gerekir.

Bizim burada ihtilafları zikretmekte amacımız bir tercih yapmak değil, bilakis konu üzerinde ihtilaf olduğunu açığa çıkarmamızdır. Zira tekfir hükmü ancak muttefekun aleyh bir şekilde sabit olur. İhtilafın olduğu yer de tekfirden bahsetmek mümkün değildir.

Bu ihtilaflara binaen çocuğunu fesad medreselerine teslim eden bir babanın amelinin, kat’i suretle haram olmasına karşılık bu kişinin küfründen bahsetmek, kafir olacağını söylemek kanaatimce hatalı bir görüştür. Zira dediğim gibi konu üzerinde eskiden beri çok ciddi ihtilaflar mevcuttur. Ancak her ne kadar böyle bir fiil küfür olmasa bile bu fiilin sahibi küfürle müttehemdir. Yani alimlerin cumhuruna göre küfür ithamı altındadır.

Alimlerin görüşlerinden küfre rızanın her halükarda küfür olduğu, ve rızanın amelle sabit olacağı, sözlü bir beyana ihtiyaç olmayacağı görüşü Kur’an ve Sünnete çok daha yakın görünmektedir. Buna göre çocukları fesad medreselerine teslim etme ameli, çocuğun küfrüne rıza göstermek olup babanın ameli de bu rızanın bir göstergesi durumundadır. Bundan dolayı her ne kadar böyle bir fiili küfür olarak isimlendirmek mümkünse de, sahibini mutlak olarak tekfir etmek mümkün değildir. Zira konu oldukça ihtilaflıdır. Tekfir de ise asıl şart, meselenin mutlak olarak ihtilafsız olmasıdır.

Bu açıklamalardan sonra çocuğunu fesad medreselerine gönderen bir babayı tekfir etmeyenlerin ve böyle bir ameli küfür görmeyenlerin de kafir olacağını söylemeye gelince; bu oldukça hatalı bir davranış olup tekfirde aşırı gitmektir. Bu hususta; çocuklarını fesad medreselerine gönderen bir kimseyi muayyen olarak tekfir etmeyen bir müslümanı tekfir etmek oldukça tehlikeli bir husus olup, büyük günahlardan daha büyük günah olan ameli bir küfürdür.

Sonuç olarak sevgili Kardeşim!

* Çocuklarını fesad medreselerine gönderen bir kimse apaçık haram içerisindedir ve Allahu Teala’nın “Kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun” emrine muhalefet etmektedir.

* Çocuklarını fesad medreselerine gönderme eylemi alimlerin ekserisine göre mutlak olarak küfürdür.

* Çocuklarını fesad medreselerine gönderen bir baba alimlerin ekserisine göre küfür ithamı altındadır.

* Çocuklarını fesad medreselerine gönderen bir müslümanı muayyen olarak tekfir etmek konunun ihtilafından dolayı hatalı bir tutumdur.

* Çocuklarını fesad medreselerine gönderen bir müslümanı tekfir etmeyeni ya da böyle bir eylemi küfür görmeyen bir müslümanı tekfir etmek ise ameli küfürdür.

Sonuç olarak bu benim görüşümdür. Doğrularım Allah’tan, hatalarım ise nefsimdendir.

Selamun Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuhu


selamun aleykum

abi hakkını helal et ama ben şunu anlayamadm

çcoukları göndermek mutlak olarak küfürse adam neden kafir olmuyor. birde adamı tekfir etmek hatalıdır demissin. fiil küfrse neden tekfir etmek hatalı olsun ki değil mi. yoksa ben mi bir yeri anlamadım. hakkını helal et. birde alimlere göre küfür ithamı altında demek ne demek bunu açıklasan sevinirim






Wa aleykum selam kardeşim




Öncelikle mutlak tekfirle muayyen tekfiri ayırmak lazım. Bu konuda yapılmış geniş bir çalışma pek yakında sitemizde yayınlanacaktır. Bilinmesi gerekir ki bir fiilin umumen küfür olarak isimlendirilmesi muayyen olarak o fiili işleyenlerin de tek tek kafir olmasını her zaman gerektirmez. Zira küfür olarak isimlendirilen bir fiilin sahibinde tekfire engel durumlar görülebilir. Tekfirin engelleri ise bazen failde, bazen fiilin kendisinde bazen kasıt ve niyette ortaya çıkar.

"Alimlerin ekserisine göre mutlak olarak küfürdür" demek, böyle bir fiilin alimlerin bir kısmına göre de küfür olmadığını gösterir. Yani, meselede bir ittifak bir icma söz konusu değildir. İşte küfre rızanın küfür olmasının hallerine dair ihtilaftan ve rıza halinin açığa çıkmasına dair yazımızda belirttiğimiz ihtilaflardan dolayı böyle bir eylem içerisinde olan her ferdi tek tek tekfir etmek bize göre hatalı bir davranıştır. Zira ittifakın olmadığı, ihtilafın olduğu yerde mayyen tekfirden bahsetmek güçtür biraz. Tekfir hükmünün umumi olarak sabit olabilmesi için öncelikle hümü belirtilen görüşün muttefekun aleyh olması muhtelefun fihi olmaması gerekir.

Alimlere göre küfür ithamı altında olmak yani küfürle müttehem olmak ise, böyle bir amelin sahibinin umumi olarak alimlerin ekserisine göre küfür töhmeti altında bulunmasıdır. "Küfürle müttehemdir" sözü; yapılan bu fiilin alimlerin ekserisi tarafıından küfür olarak değerlendirildiğini açığa çıkaran bir sözdür. Ki bu mutlak surette kaçınılması gereken bir haldir.



Sonuç olarak sevgili Kardeşim!

* Çocuklarını fesad medreselerine gönderen bir kimse apaçık haram içerisindedir ve Allahu Teala’nın “Kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun” emrine muhalefet etmektedir.

* Çocuklarını fesad medreselerine gönderme eylemi alimlerin ekserisine göre mutlak olarak küfürdür.

* Çocuklarını fesad medreselerine gönderen bir baba alimlerin ekserisine göre küfür ithamı altındadır.

* Çocuklarını fesad medreselerine gönderen bir müslümanı muayyen olarak tekfir etmek konunun ihtilafından dolayı hatalı bir tutumdur.

* Çocuklarını fesad medreselerine gönderen bir müslümanı tekfir etmeyeni ya da böyle bir eylemi küfür görmeyen bir müslümanı tekfir etmek ise ameli küfürdür.

Sonuç olarak bu benim görüşümdür. Doğrularım Allah’tan, hatalarım ise nefsimdendir.

Selamun Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuhu

 
  Toplam 189208 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
islamakidesi.tr.gg
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol